Siyasette normalleşme diye adlandırdığımız sürecin nereye varacağını ben de çok merak etmekteydim.
En ufak bir normalleşmeye tahammülü olmayanların kopardığı gürültünün gölgesinde kalacağından korktuğumu da söylemiştim.
Normalleşme süreci bitti mi?
Önce buna Sayın Özgür Özel’in verdiği cevaba bakalım:
“Normalleşme süreci bitmez, bitemez. Çünkü normalleşme bizim birinci parti olmanın sorumluluğuyla ortaya koyduğumuz özgüvenli ve inandığımız bir süreç. Normalleşme sürecinin özeti şudur; normal demokrasilerde ne varsa onu talep etmektir. Muhalefet olarak bu konuda üzerine düşeni yapmaktır. Selamlaşmak, konuşmak, müzakere etmek ve normal demokrasilerde olanı talep etmek. Bunları talep etmek benim görevim. Kendileri normalleşmiyorsa bırakın onlar anormal kalsın”
Hiçbir satırına itirazım yok.
Yalnız son satırda geçen “Kendileri normalleşemiyorlarsa bırakın onlar anormal kalsın” daki “onlar” ile Özel herhalde iktidarı kastediyor. Ama benim gördüğüm kadarı ile “normalleşmeyenler” bizzat Sayın Özel’in çevresindekiler.
Hatta normalleşmeyi zül sayıyorlar ve Özel’e kelimenin tam manası ile saldırıyorlar. (CHP kazanına zebani gerekmez, onlar her zaman birbirlerinin paçasından tutup aşağı çekerler)
Siyasi tarihimiz göstermiştir ki, CHP bir normalleşme değil, bilakis kendini norm sayıp toplumu da kendine benzetme hareketidir. Yani bir toplum mühendisliğidir. Büyük ölçüde başarılı da olmuştur. Türkiye de kaçınılmaz olarak global kapitalizmin bir yerinde yer almak zorunda kaldıkça dünya normlarını kabul etmeye mecbur kalmıştır.
Oysa CHP’nin temsil ettiği normlar artık güncel (muasır) normlar değil, 1930’ların normlarıdır ve CHP hala o noktada donup kalanlarla doludur. Türkiye bugün 100’ü aşkın ülkeye silah satmaktadır. İHA ve SİHA gibi katma değeri yüksek ürünler dahil edildiğinde bu alandaki ticaret hacmi yaklaşık 10 milyar doları bulmuşken bu muhteremler hala “Aah ah, Köy Enstitülerini kapattılar, ondan geri kaldık” kafasındadırlar. Köy enstitüleri dedikleri de dünya traktör devrimi yaşarken, Türk köylüsünü karasabana, düvene, boyunduruğa mahkûm etme ve köyünde tutma çabasından başka bir şey değildir. En eğitimlisi bile hala bu kafadadır.
CHP’nin sadece kafa yapısı değil, üslubu da çağdaş normlardan uzaktır. Dünyada bir İslam karşıtlığı olduğu gayet bariz. Bizde henüz oturmasa ve Google İslamofobi sözcüğünün altını kırmızı ile çizse bile bizdeki İslamofobi, Müslüman olmayan ülkelere taş çıkartacak derecede yüksektir.
Yine dünyada göçmen karşıtlığının yükseldiğini, özellikle Avrupa’da genel seçim sonuçlarını bile çok ciddi derecede etkilediğini görmekteyiz.
Zamanın başbakanının başımıza sardığı göçmen politikaları ayrı bir tartışma konusu olmakla beraber, ırkçılık bizde artık tekme-tokat girişme boyutuna gelmiştir.
Oysa Avrupa bunları bir kılıfa sokmakta, siyaseten doğruculuk adına bile olsa İslamofobi ve yabancı düşmanlığına karşıt gibi görünmeyi becerebilmektedir.
Bizimkilerin ise bu konuda yiyeceği bir fırın ekmek bulunmaktadır. Muasır medeniyetlerde bizim, kendini modernist, ilerici, aydın sanan ötekileştirici, ayrımcı, çemkiricilere “İslamofobi” ve “ırkçı” denmektedir
Dolayısı ile “normalleşmeye” en çok ihtiyacı olan maalesef bizim muhaliflerimizdir.
İktidar cephesinin normalleşmeye nasıl baktığı ayrı bir yazı konusu olabilir ancak bizzat Sayın Cumhurbaşkanının yaklaşımı bu konuda ciddi bir problem olmadığı yönündedir. Sayın Cumhurbaşkanı “Biz normalleşme ve yumuşama sürecini önemsiyoruz. Bizim iyi niyetimizi istismar ettiler ama buna rağmen normalleşme süreci devam edecektir. Bu noktadan sonra biz bunu kendi yöntemlerimizle devam ettireceğiz.” diyor.
Bu cümlede anlaşılmayan bir şey var mı?
“Kendi yöntemlerimizle devam edeceğiz…” kısmı mı?
Eh, onu da izleyip göreceğiz.
Serkan Kalemciler – @kalemciler