Welcome to Our Website

TÜİK 20 aydır bu verileri açıklamıyor: Milyonlarca kişinin ekmeğinden çalınıyor

TÜİK, 409 ürünün aylık fiyat değişimlerini gösteren ve enflasyon sepeti olarak bilinen “madde sepeti ve ortalama madde fiyatları” tablosunu 20 aydır açıklamıyor. Enflasyon sepeti olarak bilinen bu tablo sayesinde hangi ürününün fiyatının en çok arttığı kamuoyu tarafından öğrenilebiliyordu. Ancak TÜİK, Haziran 2022’den beri bu verileri kamuoyuyla paylaşmıyor.

TÜİK, 26 Mayıs 2022’de yaptığı açıklamada, “TÜFE kapsamında yayımlanmakta olan ayrıntılı tabloların sunum şekli ve içeriği konusunda kamuoyunda gündeme gelen yapıcı eleştiriler de dikkate alınarak, piyasadaki fiyat hareketlerinin kullanıcılar tarafından daha doğru okunması ve takip edilmesine imkan verecek bazı düzenlemeler yapılacaktır. Bu amaçla Eurostat’ın TÜFE verileri konusundaki dağıtım politikası ve şeffaflık kriterleri de değerlendirilerek, ilerleyen süreçte TÜFE kapsamında yayımlanmakta olan ve Eurostat tarafından talep edilmeyen tabloların kaldırılarak, aynı şekilde talep edilen yeni tabloların da eklenmesine karar verilmiştir. Hazırlık çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte yeni yayımlanacak olan tablolarda, geçmiş aylara ait karşılaştırılabilir veriler de yer alacaktır” ifadelerine yer vermişti.

20 AYDIR AÇIKLAMIYOR

TÜİK, madde sepeti fiyatlarını açıklamamasını ‘Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) standartlarına uyum’ gerekçesine dayandırsa da 20 ay geçmesine rağmen ne veriler kamuoyuna açıklanıyor ne de Eurostat standartlarına uyum gerçekleştirilebilmiş değil.

DİSK, TÜİK’e enflasyon sepeti verilerini açıklamamasından dolayı dava açtı. Ankara İdare Mahkemesi’nde görülen davayı DİSK, Nisan 2023’te kazandı. DİSK’in kazandığı bu davaya rağmen TÜİK, enflasyon sepeti verilerini hala açıklamıyor.

DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yalçın Karatepe, TÜİK’in enflasyon sepeti verilerini açıklamamasını değerlendirdi.

DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK’e madde sepeti fiyatlarını yayınlamamasına ilişkin açtıkları davayı kazanmalarına rağmen TÜİK’in bu verileri hala kamuoyuna açıklamamasıyla ilgili şu ifadeleri kullandı;

“EMEKLİLERİN, DAR GELİRLİLERİN, ASGARİ ÜCRETLİLERİN…”

*Türkiye çok yüksek enflasyonlu bir sürece girdi. Özellikle son birkaç yıldır Türkiye’de enflasyondaki yükseliş durdurulamıyor. TÜİK’in resmi enflasyon rakamlarıyla bile Türkiye’de enflasyon son derece yüksek.

*Gıda enflasyonu yüzde 70’ler düzeyinde. Araştırma dairemiz DİSK-AR, gelir gruplarına göre enflasyonu, gelir gruplarına göre gıda enflasyonunu hesapladığında TÜİK’in resmi verileri üzerinden özellikle emeklilerin, dar gelirlilerin, asgari ücretlilerin gıda enflasyonunu yüzde 100’lerin üzerine çıktığını görüyoruz şu an.

*Aynı zamanda genel enflasyonla gıda enflasyonu arasındaki makas da giderek daha fazla açılıyor. Bu, yüksek enflasyonun gerçekten Türkiye’de milyonlar açısından bütün ücretlerin baskılandığı, alım gücünün düştüğü, işçilerin, emekçilerin, emeklilerin yoksullukta eşitlendiği bu süreçte; bu rakamlar milyonların açlığa ve yoksulluğa mahkum edildiğini gösteriyor bize.

“HER GÜN DAHA FAZLA KÜÇÜLMESİNE YOL AÇIYOR”

*TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon verisi son derece önemli. Çünkü Türkiye’de bütün emek gelirleri, işçilerin, memurların, emeklilerin yani ücretiyle geçinen, toplumun dörtte üçünden fazlasını oluşturanların bütün emek gelirleri TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon verisine göre belirleniyor.

*O nedenle TÜİK’in açıkladığı enflasyon verisinin, gerçek enflasyon olması son derece önemli. Maalesef ama Türkiye’de yıllardır TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon rakamının gerçek enflasyon olmadığını bu ülkede yaşayan herkes görüyor. Her gün hepimiz çarşıya, pazara, manava gidiyoruz. Evimize elektrik, su faturası geliyor.

*Her şeyin fiyatının her gün arttığını, bugün aldığımızı, yarın aynı fiyata alamadığımızı bu ülkede yaşayan milyonlar yaşayarak görüyoruz.

*O nedenle TÜİK’in enflasyon rakamlarını iktidarın direktifleriyle baskılaması, enflasyonu düşük göstermesi, enflasyonu eksik ölçmesi sadece bir istatistiki veri olmanın ötesinde milyonların ekmeğinin, sofrasındaki ekmeğin her gün daha fazla küçülmesine yol açıyor.

“ENFLASYONU NEYE GÖRE ÖLÇTÜĞÜNÜ DE AÇIKLAMAMIŞ OLUYOR”

*TÜİK yıllardır enflasyonu düşük, yanlış ölçerek milyonların yoksullaşmasına sebep oluyor. Aynı zamanda TÜİK yaklaşık iki yıldır yani Haziran 2022’den bu yana enflasyonu açıklarken kullandığı madde sepetini yani 400’ün üzerindeki maddenin var olduğu sepeti açıklamaktan vazgeçti. Bunun anlamı şu; Bu konuda araştırma yapan araştırmacılar, bu enflasyon sepetindeki rakamları karşılaştırarak TÜİK’in enflasyon verisini değerlendiriyorken, TÜİK bu enflasyon sepeti diye bilinen madde fiyat endeksini açıklamadığı için bu karşılaştırmanın, değerlendirmenin yapılması da olanaksız hale geldi.

*Yani TÜİK madde sepetini açıklamayarak aslında enflasyonu neye göre ölçtüğünü de açıklamamış oluyor. Zaten her gün yaşadığımız enflasyonla TÜİK’in söylediği enflasyon arasındaki farkın giderek açıldığı bu süreçte TÜİK’in bu verisine olan güven de giderek daha fazla azalıyor.

*Oysa TÜİK, ülkemizin 100 yıla yakın bir geçmişi, birikimi olan en önemli, en köklü kurumlarından bir tanesidir. TÜİK, bir kamusal kurumdur, kamusal bir hizmet yürütmektedir. Dolayısıyla verilerinin şeffaf ve doğru olması son derece önemlidir.

“HER GÜN BİRAZ DAHA KÜÇÜLMESİNE YOL AÇMAKTIR”

*Ama maalesef TÜİK, iktidarın direktifleriyle, baskılamasıyla sürekli olarak enflasyonu eksik ölçüyor. TÜİK, bu madde fiyat endeksini Haziran 2022’den beri açıklamamaya başladığında biz DİSK olarak, bir emek örgütü olarak, emekçilerin, işçilerin haklarını koruma mücadelesi veren bir kurum olarak, TÜİK’in bu enflasyon sepetini açıklaması yönünde bir hukuksal süreç de başlattık. Önce çeşitli başvurular yaptık. Bunlar reddedildi.

*Bunu mahkemeye, yargıya taşıdık. 2023 yılı Nisan ayı başında TÜİK’in bu verileri açıklamasının görevi gereği olduğunu Ankara İdare Mahkemesi karara bağladı. Yani artık bir yargı kararı da var elimizde. Yargı kararı sonrasında defalarca TÜİK’e yazı yazdık. Bu yargı kararına istinaden enflasyon sepetini açıklamaları gerektiğini, hatta geriye dönük Haziran 2022’den bu yana bu verileri paylaşması gerektiğini söyledik.

*Bunu kamuoyuyla paylaştık. TÜİK Başkanı’ndan defalarca randevu talep ettik. TÜİK önünde açıklamalar yaptık ama TÜİK bu konuda hala yargı kararına rağmen bu madde fiyat endeksini açıklamamakta ısrar ediyor. Bu, açıkça bir kamu kurumunun yargı kararına uymaması anlamına gelmektedir.

*Üstelik bunu akla zarar bir açıklamayla da kendince izah etmeye çalıştığı, ‘Eurostat verilerine uyum’ gibi bir açıklama yaptılar. Ama bunun gerçeklikle hiçbir ilgisi yok. TÜİK, her ayın başında açıkladığı enflasyon verisine taban, kaynak oluşturan bu madde sepetini açıklamak zorundadır.

*Bunun açıklanmaması açıkça yargı kararına uyulmaması anlamına gelmektedir. TÜİK’in yaptığı da enflasyonu eksik, yanlış ölçerek milyonların ekmeğinin her gün biraz daha küçülmesine yol açmaktır. Milyonların ekmeğinden çalmaktır. Bu kabul edilebilir bir durum değildir.

“İKTİDARA ÇAĞRIMIZ TÜİK’TEN ELİNİZİ ÇEKİN”

*Bütün emek gelirlerinin TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon verisi üzerinden hesaplandığı bu süreçte, bizim öncelikle TÜİK’e, TÜİK yöneticilerine çağrımız yargı kararına uyarak madde fiyat endeksini, enflasyon sepetini açıklamaları ve enflasyonu doğru ölçmeleridir. Çünkü onların ölçtüğü ve açıkladığı enflasyonun gerçek enflasyon olmadığını bu ülkede yaşayan 85 milyon insan yaşayarak görmektedir.

*AKP iktidarına da çağrımız TÜİK’in üzerinden artık elini çekmesidir. TÜİK biraz önce de söylediğim gibi bu ülkenin son derece köklü, 100 yıla yakın bir birikimi olan bir kamu kurumudur. Kamusal bir hizmet vermektedir. İktidara çağrımız TÜİK’ten elinizi çekin. TÜİK’in enflasyon verilerini ve bütün verileri doğru biçimde açıklaması için bu baskıdan vazgeçin.

*Böylelikle de milyonların emeğinin, ekmeğinin daha fazla küçülmesine, emeğinin değersizleşmesine yol açan bu sürece son verme çağrısı yapıyoruz. Çünkü ölçülen enflasyon, milyonların ekmeğini belirlemektedir. Zaten bu kadar yüksek enflasyonla yaşadığımız bu süreçte TÜİK’in enflasyonu eksik ölçmesi kabul edilemez.

“YETER Kİ TERCİHLER DEĞİŞSİN”

*Biz DİSK olarak yaklaşık iki yıldır gelirde adalet, vergide adalet mücadelesi yürütüyoruz. Çünkü bu yüksek enflasyonlu süreçte her gün yoksullaşıyoruz. Her gün alım gücümüz daha fazla geriliyor. Asgari ücret, emekli aylıkları başta olmak üzere insanca yaşayacak bir düzeyde belirlenmesi ve bu anlamda işçilerin, emekçilerin, emeklilerin, halkın ürettiğimiz değerden hakça payını alabildiği bir ücret politikasına ihtiyaç var.

*Yine TÜİK’in en son açıkladığı gelir istatistiklerine baktığımızda Türkiye’de gelir dağılımının giderek daha fazla bozulduğunu görüyoruz. Gelir dağılımı adaletsizliği artık bir uçurum haline geldi Türkiye’de. Türkiye’de en zengin yüzde 5’lik kesimle, en yoksul yüzde 5’lik kesim arasındaki gelir farkı 31 kata çıktı.

*Bu kabul edilebilir, bu sürdürülebilir bir durumda değildir. O nedenle gelirde adalet olması için, başta enflasyonun doğru ölçülmesi, asgari ücret ve emekli aylıkları, kamu çalışanı, işçi ücretleri başta olmak üzere bütün ücretlerin gerçek enflasyon karşısındaki kaybının giderilmesi ve büyümeden milli gelir artışından payını alabilmesi şarttır.

*Yani ürettiğimiz değeri hakça paylaştığımız, gelirde adaletin sağlanması şarttır. Bu ülkede hepimiz çalışıyoruz, hepimiz üretiyoruz. Hepimizin çalışarak ürettiği toplam değer 85 milyon insanı, insanca yaşatmaya yeter de artar bile. Yeter ki tercihler değişsin. Yeter ki gelirde adalet sağlansın.

*Bunun için mücadele etmeye ve alnımızın terini akıttığımız ve hepimizin çalışarak ürettiği değeri hakça paylaştığımız insanca yaşayacağımız gelirde adaletin sağlandığı, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği, adaletin tüm boyutlarıyla sağlandığı bir ülke için de mücadele etmeye devam edeceğiz.

TÜİK’E ÇAĞRI

Çerkezoğlu, ‘TÜİK’in geçtiğimiz hafta açıkladığı ‘hissedilen enflasyon’a ve ‘hissedilen enflasyon’ verilerine yalnızca TÜİK Başkanlığı ve Bölge Müdürlüklerinde bulunan Veri Araştırma Merkezleri’nde gözetim altında, ücret karşılığı erişilebilmesine’ ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:

*Geçtiğimiz hafta TÜİK bir ‘hissedilen enflasyon’ ifadesi kullandı ve bu konuda da ölçümler yaptıklarını söylediler. Bu tabii Türkiye’de TÜİK’in açıkladığı enflasyonla hepimizin yaşadığı enflasyon arasındaki makasın giderek daha fazla açıldığının da bir itirafı aynı zamanda.

*Biz DİSK olarak bu konuda TÜİK’e çağrılarımızı ve resmi başvurularımızı da yaptık. Hissedilen enflasyon denilen bu verilerin, dünyanın her yerinde olduğu gibi paylaşılması için gerekli başvurularımızı da yaptık.

*Ancak TÜİK öyle dolambaçlı bir mekanizma kurmuş ki bu verilere ulaşmak maalesef mümkün olmuyor. Bir kez daha TÜİK’e bu verileri de tüm verilerle birlikte şeffaf bir biçimde kamuoyuna açıklamaya, bilim insanlarının erişimine açık hale getirmeye çağırıyoruz. TÜİK, bir kamu kurumudur.

*TÜİK, kamusal bir hizmet yapmaktadır ve TÜİK’in verdiği bu hizmet, tüm bu veriler kamusal olarak da açık ve şeffaf olmak zorundadır. DİSK olarak biz hem TÜİK’in başta enflasyon olmak üzere bu verilerini şeffaf bir biçimde ulaşabilmek, özellikle enflasyon sepetiyle ilgili yargı kararına rağmen açıklamamasını asla kabul etmiyoruz ve bu konuda yargı kararının gereğinin yerine getirilmesi, enflasyonun doğru ölçülmesi ve enflasyonla gerçek bir mücadele programının, politikasının hayata geçirilmesi için gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet için bu mücadeleyi büyütmeye kararlıyız.

“VERGİDE ADALET OLMASI ŞART”

*Gelirde adalet olması için aynı zamanda vergide adalet olması şart. O yüzden vergide adaletin sağlanması için bir kanun teklifi de hazırladık. Meclis’e sunduk ve önümüzdeki haftalarda bu kanun teklifi Meclis’te yeniden gündeme gelecek. Biz de iş yerlerinden, alanlardan, meydanlara, Ankara’ya, Meclis’e kadar uzanan bu mücadeleyi büyütmeye kararlıyız.

*Vergide adalet, gelirde adalet, ülkede adalet için bu mücadeleyi DİSK tüm sendikalarıyla, tüm üyelerimizle ve sendikalı, sendikasız tüm işçi kardeşlerimizle birlikte büyütmeye kararlıdır. Herkesi de bu ülkede emeğine, ekmeğine sahip çıkmaya ve hep birlikte bu bir mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.

“BU SÜRECİ MAALESEF YAŞAMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

*Yarın ocak ayı enflasyonu açıklanacak. Yine enflasyondaki bu yükselişin devam ettiğini göreceğiz. Zaten hükümetin bütün belgelerine, Orta Vadeli Program’a, 12. Kalkınma Planı’na baktığımızda enflasyondaki bu yükselişin devam edeceğini, iktidar temsilcileri kendileri de açık bir biçimde söylüyorlar.

*Enflasyonda düşüşün ancak 2024 yılının ikinci yarısında hatta 2025’te olabileceğini artık iktidar temsilcileri de söylüyor. Yani bir yüksek enflasyonlu bu süreci maalesef yaşamaya devam edeceğiz. Bu milyonların yoksullaşması, açlığa yoksulluğa mahkum edilmesi anlamına gelmektedir.

*İşçileri, emekçileri bekleyense, asgari ücret, emekli aylıkları başta olmak üzere bu yüksek enflasyon karşısında hepimizin daha fazla yoksullaştığı bir süreçtir. O nedenle biz diyoruz ki asgari ücret, enflasyon tek haneli rakamlara düşene kadar yılda 4 kez güncellenmeli. Asgari ücret başta olmak üzere bütün ücretlerin gerçek enflasyon karşısındaki kaybının giderilmesi ve büyümeden milli gelir artışından payını alabilmesi şarttır.

“KEPÇEYLE DEĞİL KAZANLA ALINDIĞI BİR SÜRECİN İÇERİSİNDEYİZ”

*Emekli aylıklarına ocak ayı itibarıyla resmi enflasyon üzerinden artış yapıldı. İşçi, memur, BAĞ-KUR emeklileri arasındaki farkı gideren çeşitli adımlar atıldı. 5 puan gibi. Ama burada çok açık bir adaletsizlik var. AKP’nin yaptığı düzenleme 5510 sayılı yasa aylık bağlama oranlarının düşmesi nedeniyle emekli aylıkları 2008’den beri çok sistematik bir biçimde geriledi. Biz en düşük emekli aylığının en azından asgari ücret düzeyine yükseltilmesi- kök aylıkların – ve bütün artışların, tüm emekli aylıklarının da aynı oranda artırılması ve geriye dönük bir İntibak Yasası’nın şart olduğunu söylüyoruz.

*Çünkü bu ülkede 15 milyon emekli ve hak sahibi resmen açlıkla yüz yüze bırakılmış durumda. Bütün emek gelirleri çok ciddi bir biçimde geriliyor. Bu yüksek enflasyon karşısında işçinin, emekçinin, halkın alım gücünün korunduğu bir politikaya ihtiyaç var. Tabii ki adaletli bir vergi sistemiyle birlikte.

*Çünkü dünyanın en adaletsiz vergi sistemi Türkiye’de. Kaşıkla verilenin artık kepçeyle değil kazanla alındığı bir sürecin içerisindeyiz. Dolaylı vergiler dahil olmak üzere KDV, ÖTV gibi. Bizleri, işçileri, emekçileri, halkı önümüzdeki yerel seçimlerle birlikte çok açık bir yoksulluk bekliyor.

*Çünkü enflasyonun yüksek seyredeceğini artık iktidar da kabul ediyor. O nedenle yapılması gereken; enflasyonla gerçek bir mücadele. Ama asıl olarak da Türkiye’nin bir bölüşüm krizini yaşadığı ve TÜİK’in verilerinin bile geçtiğimiz hafta yayınlanan TÜİK verilerindeki gelir adaletsizliğin artık bir uçurum haline geldiğinin ortaya çıktığı bu süreçte; gelirde adaleti sağlayacak bir politikanın üretilmesi.

*Üretime dayalı bir ekonomik politika. Kalıcı ve güvenceli istihdam yaratacak bir ekonomik politika. Bunların hepsinin olabilmesi için de gerçek bir demokrasi yani neyi üreteceğimize, nasıl üreteceğimize ve nasıl bölüşeceğimize başta işçi sınıfı olmak üzere hep birlikte karar verdiğimiz gerçek bir demokrasi için mücadelemizi büyütüyoruz.

“TÜİK’İN MANŞETE TAŞIDIĞININ 2 KATINDAN DAHA FAZLA”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yalçın Karatepe, TÜİK’in enflasyon sepetini açıklamamasına ilişkin şunları söyledi:

*Türkiye’de TÜİK’in açıkladığı enflasyon verisine ilişkin kamuoyunda çok ciddi şüpheler var. Bunun inandırıcı olmadığını herkes biliyor. Çarşıya, pazara çıktığınız zaman maruz kaldığınız fiyat artışı ile TÜİK’in manşete taşıdığı veriyi karşılaştırdığınızda da bunun çok örtüşmediği görülüyor.

*Hatta bu hafta basına yansıdığı kadarıyla TÜİK yaptığı araştırmalarda da ‘hissedilen enflasyon’… Onu hissetmiyoruz biz bedelini ödüyoruz. Gerçek enflasyon ile TÜİK’in bize manşetten sunduğu veri arasında yüzde 100’lük bir fark var. Vatandaşın maruz kaldığı enflasyon, TÜİK’in manşete taşıdığının 2 katından daha fazla.

*Dolayısıyla açıklanan enflasyon verilerinin gerçeği yansıtmadığını hem biz biliyoruz hem de TÜİK bu konuda kamuoyuna yansıyan çalışmasından dolayı da bunu kabullenmiş gibi görünüyor.

“ARTIK BİLEMİYORUZ”

*Biz 2 sene öncesine kadar TÜİK’in açıkladığı enflasyon verisini, enflasyonda yer alan madde sepetindeki maddelerin fiyatlarını da yayınlıyordu. Biz onlara bakıyorduk. Beyaz peynir kaç liraymış, çocuk ayakkabısı ne kadarmış falan gibi. O fiyatlara bakıp karşılaştırma yapıyorduk. Fakat sonra TÜİK, ‘Ben Eurostat (Avrupa İstatistik Ofisi) ile uyumlu veri açıklayacağım.

*Şimdilik durduruyorum. Yakında buna uygun veri açıklayacağım’ dedi. Ama üzerinden iki yıl geçmesine rağmen enflasyon sepetinde yer alan maddelerin fiyatlarını kamuoyu ile paylaşmıyor. ‘Gıda fiyatları şu kadar arttı, konut grubu bilmem ne kadar arttı’ gibi başlıklar veriyor. Dolayısıyla biz TÜİK’in hangi fiyatları derleyerek enflasyonu hesapladığını artık bilemiyoruz.

“TÜİK ENFLASYON VERİSİNİ GİZLEMEYE ÇALIŞIYOR”

*Bu konuda DİSK’in açmış olduğu bir dava vardı. Dava sonuçlanmış olmasına rağmen bu verilerin yayınlanmıyor olması bunun aslında bir ‘istatistiki uyumlaştırma sürecinin’ bir sonucu değil vatandaştan gerçek verileri gizlemeye yönelik bir çabanın sonucu olduğu algısını ya da gerçeğini ortaya çıkarıyor. TÜİK enflasyon verisini gizlemeye çalışıyor.

*Vatandaşın hissettiği, maruz kaldığı enflasyon ile TÜİK’in açıkladığının neden örtüşmediğini somut bir veri üzerinden verelim. TÜİK, enflasyon sepetinde yer alan ürünleri belli gruplar altında topluyor. Gıda, konut, ulaşım, sağlık, eğitim vs. gibi harcama grupları var. Bunların belli ağırlıkları var. TÜİK diyor ki ‘Ortalama bir ailenin harcamasının dörtte biri, yani yüzde 25,5’i gıdaya gidiyor.’

*Konut grubuna ne kadar gidiyor, biliyor musunuz? Yüzde 16,62’si. Konut grubunda yer alan şeyler; kira, doğal gaz, elektrik ve su faturaları. TÜİK aslından şunu söylüyor. ‘Ben vatandaşların tüketimine, gelirlerinin ne kadarını harcıyorlar diye baktım.’ 10 bin lira geliri olan birisi için bunu hesaplayacak olursak bunun bin 662 lirası ile kirasını, doğalgaz, su faturasını ödüyor.

*Geri kalan parayı da diğer alanlara harcıyor. Bu gerçekle örtüşen bir şey midir? TÜİK’in enflasyonu, gelir gruplarına göre farklı şekilde hesaplaması gerekir. Çünkü bugün vatandaşın gelirinin yarıdan fazlası kira, doğal gaz, elektriğe gidiyor. Geri kalan da beslenmesine yeterse gıda harcamalarına gidiyor. Yetmediği için zaten borçlanmak durumunda kaldığını anlatmıştık.

“BUNLARIN HİÇBİRİSİNİ SORAMIYORUZ”

*TÜİK’in, vatandaşın gerçek enflasyonunu hesaplayıp kamuoyuyla paylaşması gerekir. Çünkü enflasyon sadece bir gösterge olarak televizyonların sağ ekranında yazan bir şey değil. Bu, herkesin refahını doğrudan etkileyen bir şey. Nasıl etkiliyor? Örneğin SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarında artış yapılacaksa tek kriter enflasyon oranı. Siz bunu düşük açıkladığınızda enflasyon karşısında mağdur etmiş olacaksınız.

*Kamu çalışanları ya da memur emeklileri için enflasyon artı sözleşmeden gelen bir şey diyorsunuz. Yine orada enflasyonu referans olarak alıyorsunuz. TÜİK’in kamuoyuyla paylaştıkları veriyle, onların gerçekten derledikleri veri arasında bir fark var. Kamuoyu ile paylaştıkları ile manşet enflasyon arasında ciddi sorun var. Bu, vatandaşın yoksullaşmasına ve mağduriyetine yol açıyor.

*Bu sebeple TÜİK, madde sepetinde yer alan 406 ürünün her biri için ortalama fiyat derleyerek o ürünler için hesapladığını kamuoyu ile paylaşması gerekir ki biz de iktisatçılar, vatandaşlar olarak TÜİK’in sayfasındaki dosyaya bakıp ‘Gömlek fiyatını kaç bulmuş? Hakikaten bu fiyata gömlek var mı?’ sorusunu sorabilelim.

*Bunların hiçbirisini soramıyoruz. Bize sadece ürün, harcama gruplarının ortalama verisini paylaşıyor.

*2 yıldır nesinin uyumunu sağlayamamışlar? Buradaki zorluk teknik olarak mı yazılımdan mı kaynaklanıyor? Nereden kaynaklanıyor? Hesaplama biçiminden mi kaynaklanıyor? Verileri gizlemek istediler, gizlediler. Gerekçe olarak da bunu sundular. Eğer 2 yılda istatistiksel olarak uyum sağlanamamışsa, hazırlık yapılamamışsa oradaki yöneticilere bunun hesabını sormak gerekir. ‘2 yılda dünya değişiyor. Siz sadece veri tabanında mevcut bir veriyi Avrupa istatistik standartlarına ya da onların yayınladığı şekle sokamıyor musunuz’ diye sorusunu sormak gerekir.

*Buradaki niyet bir veri yayınlama takvimine ya da biçimine uymak değildir. Vatandaşın enflasyon verisini yani TÜİK tarafından açıklanan manşet enflasyon verisini detaylı bir biçimde sorgulama imkanını ortadan kaldırmak için yapılan bir işti. Mahkeme kararı niye uygulanmaz? DİSK’in açtığı dava çok net. ‘Madde fiyatlarını kamuoyuyla paylaşın’ diyor. Mahkeme de bunu ‘paylaşın’ diye karar veriyor.

*Bunu istatistiki bir uyum süreci ile ilişkilendirebilir miyiz? Bu, bir gerçeğin gizlenmesine ilişkin. Çünkü gizlenen gerçek, vatandaşa ağır bir bedel ödettiren gerçek. Bunun çok kolay kontrol edilebilmesini arzu etmedikleri için madde sepetini de yayınlamıyorlar maalesef.

“MERKEZ BANKASI BİLE…”

*AKP iktidarı döneminde enflasyondan kurtulamayız. Bunun gerekçesi de AKP, enflasyona neyin yol açtığını yanlış tanımlıyor. Bir sorun var, ama o soruna neyin yol açtığını yanlış teşhis ederseniz ona yönelik uygulayacağınız politikalar da beklediğiniz sonucu vermez. Teşhis yanlış. Teşhis şu, ‘Vatandaşın çok parası var. Çok para harcadığı için de enflasyon oluyor.’ Öyle mi? Bunu 10 bin liraya çıkarılan en düşük emekli aylığını alan birisine sorun bakalım.

*‘Siz o kadar çok para harcayıp enflasyona mı yol açıyorsunuz’ diye. Ya da daha üst gelir grubunda olanlara soralım. Türkiye’de harcamanın önemli bir kısmını yüzde 20’lik gelir grubundan olanlar yapıyor. Vatandaş ihtiyacını bile karşılayamıyor. Enflasyona neyin yol açtığını doğru tespit etmezseniz uygulayacağınız politikalar da beklediğiniz sonucu vermez.

*AKP iktidarı döneminde, bizim enflasyondan kurtulmamız mümkün değil. Bunu bir iktisatçı olarak ya da CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak söylüyorum diye düşünmeyin. Merkez Bankası bile 2027 yılından önce Türkiye’de makul bir enflasyon seviyesine inilemeyeceğini raporlarına yansıtıyor.

*Bu sene sonu için bekledikleri enflasyon bile hala dünyada var olan enflasyonun 10 katı seviyesinde. 2025’te aynı seviyelerini koruyacakmış gibi görünüyor. En erken işaret ettikleri tarih 2027. Benim tahminimi, eleştirel bakan bir iktisatçı olarak ya da muhalefet partisinin bir temsilcisi olarak değil resmi verilerle, beklentilerle örtüştüğünü de ifade etmek isterim. 2027’de de zaten Türkiye, seçimlere gitmiş olacak. Hem Erdoğan’dan hem onun uyguladığı ekonomi politikalarından hem de bu bozuk ekonomik göstergelerden kurtulacağız diye düşünüyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir